Skip to main content
search

Yönetim açısından kültürel farklılıklar, pek çok farklı parametresi olan bir olgu. İş dünyasının hızlı gelişimi, büyümesi, küreselleşme ile birlikte, gerek pazarların, gerekse şirketlerin yoğun bir açıklığa ulaşması; doğal olarak herkesin birbirinden bir şeyler almasına, başkalarını etkilemesine yol açıyor. Dünyaya yayılma arzusu, şirketlerin, birbirinden farklı coğrafyalarda, toplumlarda, farklı kültürel yapılanmalarda faaliyet yürütmelerini, oralarda var olmaya çalışmalarını gerektiriyor. Onlarca farklı milletten çalışan, aynı çatı altında ortak bir hedefe yönelip, ortak bir başarı için çabalayabiliyor.

Başarılı ve büyük organizasyon yapıları kurabilmek isteyen şirketler, denenmiş ve başarılı olmuş iş yapma ve yönetim biçimlerine yöneliyorlar. Dünya çapında faaliyet yürüten, hızlı bir büyüme trendi yakalayan, küreselleşmenin etkilerini avantaja çeviren şirketlerin yönetim biçimleri ve o biçimleri yaşama geçiren yöneticileri, onlar gibi olmak isteyen pek çoğumuzun göz hapsi altında adeta. Bunun şaşırılması, garipsenmesi gereken bir yanı da yok aslında. Sonuç olarak, ortada başarılı olmuş bir formül varken, yeni bir şeyler aramak için harcanacak zamanı daha efektif kullanmak mümkün. Ancak; işin tam bu noktasında, sonucun istenen biçimde olabilmesi için, gözden kaçırılmaması gereken hayati öneme sahip bazı ipuçlarından söz etmek gerek.

Unutmamak gerekir ki; öyküyü başarılı kılan, kahramanlarıdır.

Yönetim Açısından Kültür Farklılıkların Yansıması

Kişi farkında olmasa da birkaç kültürün parçasıdır; biri içinde bulunduğu toplumun kültürü, diğeri ise etnik, dini, mesleki veya coğrafi alt kültürlerdir.  Kültür, semboller, inanışlar, yaklaşımlar, değerler, beklentiler, ve normlardan oluşan bir sistemdir. Kültür ve alt kültürler, kültürler arası iletişimi çeşitli açılardan etkiler.

Kültürler arası farklılıklar, farklı açılardan kendini göstermekte. Belli başlı kültürel farklılıklar işleyiş anlamında keskin çizgilerle ayrılabilmekte.

Durağanlık/hız : Bir kültürün özünde durağanlık hakimken, bir değirende hız öne çıkar.

Basit ya da dolaylı iletişim: Amerika’da gerek sözlü, gerekse yazılı iletişim direkt, kısa, öz ve açık olurken; Japonya’da vücut dili, mimikler, yer ve zaman gibi değişkenler anlama değişiklik katar.

Kompozisyon: Bazı kültürler homojen dağılır, bazıları ise birçok alt kültürü içinde bulundurur.

Kabul etme: Kültürün dışından gelenleri içine alma kültürden kültüre değişkenlik gösterir. Bazı kültürler düşmanca veya umursamaz şekilde davranırken, diğer kültürler dostça ve yardımsever tavır içinde olabilirler.

Bir yönetim biçiminin başarısını incelerken, var oluş öyküsünü, var olduğu ortamı, kültürel yapıyı, onu yürüten bireyleri ve hatta coğrafi etkileri gözden uzak tutamayız. Kanada’nın soğuk ve durağan ikliminin insanlarında çok iyi sonuçlar veren bir yöntem, Akdeniz’in ateşli insanlarında yan etkilere yol açabilir pekala. Dahası; bir çocuğun yetiştiriliş biçiminden, okul öncesi ve okul öğreniminde ona verilenlerden, toplumun hayal gücünden, geçmişinde biriktirdiği başarı veya yoksunluk öykülerinden bağımsız alamazsınız orada uygulanan veya uygulanacak bir yönetim yapılanmasını.

Çalışmalarının sonucunda aldığı tepkilerden olumlu veya olumsuz etkilenen, hislerini işinin önünde tutan bireylere davranma biçiminizle; soğuk kanlı, işini yapılması, bitirilmesi, çözülmesi gereken süreçler olarak gören bireyleri yönetme biçiminiz aynı olamaz. Ya da bu ikisi aynı olduğunda, alacağınız sonuç aynı olamaz. Başarıya ulaşmanın en kolay yolu bilinen, denenmiş yönetim organizasyonlarına yönelmekse; başarısızlığın en temel nedenlerinden biri de içinde bulunduğunuz kültürel yapıyı, bireysel ve toplumsal özellikleri dikkate almaksızın, çalışanlarınıza birer araçmış, makinenin üretilmiş parçalarıymış gibi davranmak yanımsamasına düşmektir.

Hiçbir olay, hiçbir yöntem, hiçbir öykü; yaşandığı ortamdan, zamandan, coğrafyadan, o ortamı, zamanı, coğrafyayı paylaşan insanlardan soyutlanamaz. Bu nedenle öncelikle yapılması gereken, önce merkez yapıya, hemen ardından da bölgesel ve kültürel yapıya bakmak, kararları, bu ikisi arasındaki uyumu göz ardı etmeden almaktır.

Karar alırken kültürel farklılıklara dikkat

Kuzey Amerika’da üst düzey yöneticiler, hızlı ve efektif kararlar verir ve detayları çalışanlara bırakırlar.  Yunanistan’da ise, durum tam tersidir.  En ince detaya kadar, üst yönetim karar verir ve uygulanmasını yakından takip eder. Bu yaklaşım, onun uygulamalara olan inancını gösterir.

Latin Amerikalılar kararlarını oldukça yavaş alırlar, bu süreci uzun sosyalleşmeler değerlendirirler.  Pakistan gibi kültürlerde karar mekanizmasının başındaki adama ulaşınca sonuç son derece hızlı gerçekleşir.  Çin ve Japonya’da kararlar kolektif olarak alınır ve sorumluluk paylaşılır.  Örneğin, Japonya’da pazarlık yapacak ekip konsensüse varana kadar, detaylı, uzun bir sürece girilir, çoğunluğun değil, herkesin onayladığı bir sonuç çıkana kadar çalışılır.

Yanlış anlamalara yol açan bir başka kavram ise, zamanın kültürler arası farklı anlaşılmasıdır.  Kuzey Amerikalı veya Alman bir iş adamı toplantı saatine tam zamanında gitmeye önem verirken, bir Latin Amerikalı için yarım saat sonra gitmek, zamanında gitmek anlamına gelebilir.  Önemli bir projenin hayata geçmesinde Avrupalı hızlı bir cevap beklerken, Etiyopyalı’ya göre son derece önemli bir kararın aceleye gelmemesi gerekmektedir.

Kültürel farklılıklarda öne çıkan bir diğer nokta; mesafe. Zaman gibi, görüşürken iki kişinin arasındaki mesafe de kültürler arası farklar oluşturur.  Aynı kıtayı paylaşmalarına rağmen, Kuzey Amerikalılar daha fazla mesafeye ihtiyaç duyarken, Latin Amerikalılar çok daha yakın mesafelerde kendilerini rahat hissederler. İki taraf da kendi mesafesinde kalmak için mücadele eder ve adeta bir dans başlar.

Sağlıklı kültürel iletişim için, vücut dilini de doğru kullanmak ve yorumlamak gerekir. Net olmayan mesajların algılanmasını kolaylaştırır ancak her kültürün kendine göre bir vücut dili vardır.  Örneğin, hayır işareti, Kuzey Amerika’da başı ileri-geri sallamak, Japonya’da sağ elini hareket ettirmek, Sicilya’da ise çeneyi kaldırmak şeklinde gösterilir.

Küreselleşme, her ne kadar sınırları kaldırıyormuş gibi görünse de, global sistemler dahi kültürler arası farklılıkları ortadan kaldırmaya yetmiyor. Burada yapılması gereken bu sınırları yok farz etmeyip, aksine sınırların hassasiyetinin farkında olarak karar almak.

Önümüzdeki dönemlerde global anlamda şirketlere başarıyı getirecek olan da; olaylara, işleyişe ve kişilere bu çerçeveden bakabilmek ve yönetimsel kararlarda bu noktaları pas geçmemek.

DBS