Skip to main content
search

Seth Godin’in geçen haftaki blog yazısı “uyum sağlamak ve aykırı olmak” ikilemini tartışmış. Hangisi daha kolay, hangisi daha yararlı, hangisi başarının anahtarı?

Herkes gibi olmak istenen bir şey mi, iyi bir şey mi? Farklı olmak desteklenmeli mi, kösteklenmeli mi? Kimin, ne zaman, nerede sorduğuna göre bu soruların cevapları değişebilir mi?

Amacınız nedir?

Amaç grubun parçası olmaksa, uyum kilit önem taşır. Herkesle iyi ilişkileri olan uyumlu biri olmak. Kısa sürede arkadaş ve güven kazanmak için kestirme yol olabilir. Her açıdan ortalama olmak, aşırılıklara, uçlara rağbet etmemek. Her açıdan düzeni bozmamaya özen göstermek. Haksızlıklar karşısında uzlaşmacı olmayı seçmek. Dikkati sivri dili, sorduğu akıllı sorular ve yapmayı planladığı sıradışı projelerle üzerine çekmemek. Herkesle iyi geçinmek ve sıradan olmayı kabul etmek. Gerçekten mi?

 

Tüm bu etliye sütlüye karışmama durumu güven mi oluşturur? Yoksa kolaylıkla grup içinde unutulmanızı mı sağlar?

Güven oluşturmak için sorumluluk almamız, bu sorumlulukları yerine getireceğimize dair söz vermemiz ve bu sözleri tutmamız gerekir. Uyumlu insanların birçoğu sözlerini tutamamanın korkusuyla söz vermekten kaçınırlar. Söz vermek ve yerine getirmek kolay iş değildir, değer vermeniz, ilkeli olmanız, risk almayı ve değişime yol açmayı göze alacak yüreğinizin olması gerekir. Dahil olduğunuz topluma, şirkete veya gruba körü körüne uyumlu olmak için düşünmeyi bırakmanız veya düşündüğünüz şeyleri kendinize saklamanız gerekir. Bu da düşünen, üreten, şirketinin, departmanının ve toplumun genelinin iyiye gitmesini isteyen biri için imkansızdır. Herkesin ait olduğu gruba, topluluğa zaman zaman ters düşen görüşleri, işlerin daha iyiye gitmesi için çözüm önerileri olacaktır. Geliştirmek esastır, geliştirebilmek için ise, cesaretinizi toplayıp farklı düşünmeye, farklı düşüncelerinizi iletmeye açık olmalısınız. Her zaman sonuna kadar uyum sağlamanız mümkün değil ancak doğru yerde aykırı olmayı bilmek fark yaratacaktır.

 

 

 

Leave a Reply