Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 25 Temmuz 2017 tarihinde yayımlanmıştır.
Kimisi saçma, kimisi komik, kimisi rahatsız edici. Bu görüşmelerin ortak yönleri akılda kalıcı olmaları…
İş görüşmelerini kimse sevmez. Yeni bir iş fırsatıyla karşılaştığınız için heyecan duyarsınız ancak görüşmenin stresi basar. Hangi sorular sorulacak? Nelere, nasıl hazırlanmalı? Ne giymeli? Ne kadar erken çıkmalı? Kendinizin diğer adaylardan farklı ancak işe en uygun profesyonel olduğunuzu nasıl göstermeli?
Bazı görüşmeler beklediğinizin aksine sohbet akıcılığında, keyifli konuşmalara benzerken, diğerleri baskının hissedildiği tek taraflı sorgulama seanslarını andırır. Gitmeden neyle karşılaşacağınızı bilemezsiniz. Hayat sürprizlerle doludur. Dışarıdan herkesin çalışmak istediği şirketlerin pek çalışmak isteyeceğiniz yer olmadığını, fazla adı duyulmamış şirketlerin de size iyi gelecek, verimli ve huzurlu çalışacağınız ortamlar sağlayacağını görebilirsiniz.
Geçtiğimiz hafta LinkedIn üzerinden ‘Başınızdan geçen en kötü iş görüşmesi deneyimini nedir?’ diye sordum. Dünyanın farklı coğrafyaları, sektörleri ve mesleklerinden cevaplar aldım. Kimi bu da olur mu dedirtti, kimi güldürdü, kimi şaşırttı, kimi düşündürdü. İşte benim kısa yorumlarımla kabus iş görüşmelerine örnekler…
Hata yapmak her insanın başına gelebilir. Önemli olan hataya nasıl cevap verdiğimizdir. Hataya hatayla cevap vermedikten sonra çoğu hata öğretici niteliktedir. Bazen hatanın düzeltilme ve burada okuyacağınız gibi düzeltilmeme biçimi size şirketin içyüzünü gösterecektir.
Mustafa Atmaca (Üst düzey yönetici – Istanbul)
2008 yılında otomotiv sektöründeki bir şirket başvurumu uygun bularak görüşmeye çağırmıştı. İK uzmanı arkadaşla telefonda ön görüşme yaptıktan sonra beni davet edecekleri adresi, toplantı saatini ve görüşmeye katılacak kişilerin bilgilerini e-mail olarak göndereceğini söyledi ve 5 dk sonra gönderdi.
E-mailde Gölcük / 10.30 yazıyordu ve ben de o gün saat 10’da Gölcük’e ulaştım.
Saat 10.15’te aynı arkadaş aradı ve “Geldiniz mi?” diye sordu, bende kendisine Gölcük’e geldiğimi ve bekleme salonunda olduğumu söyledim. Arkadaştan 3-4 saniye ses gelmedi ve sonra dedi ki “Görüşme Gebze’de, siz niye Gölcüğe gittiniz ki?”
Ben de toplantı için bana gönderdiği e-maile bakmasını rica ettim, o da baktı ve “Eyvah!” dedi.
Hatasını düzeltmek ve yeniden toplantı ayarlayabilmek için durumu İK Direktörüne anlattı.
2 gün sonra İK direktörü bana gönderdiği e-maile aynen şöyle yazmıştı: ‘Daha görüşmenin nerede yapılacağını bile bilmeyen biriyle nasıl çalışabiliriz?’ Ben de cevaben şöyle yazdım: ‘Daha toplantının nerede yapılacağını bile yazamayan insanlarla nasıl çalışabiliyorsunuz?’
İşe alım kararını veren insanlar çoğu zaman objektif değildir. Kafalarında önyargılar, doğru bildiklerini sandıkları beden dili işaretleri vardır. Gördükleri davranış biçimlerinin bir anlama geldiğine o kadar emindirler ki, karşı tarafa söz hakkı vermeye gerek duymazlar.
Yasemin Yiğit Kuru (Kalite müdürü – Istanbul)
Savunma sektöründe çok iyi bir konumda olan bir firmayla iş görüşmesine gittim, 8-9 yıl önceydi, görüşme junior bir pozisyon içindi. İK ve teknik görüşmelerim çok başarılı geçtikten sonra en tepedeki pozisyonlardan biriyle görüşmeye davet edildim. Müdür veya direktör seviyesinde bir görüşme yeterliyken şirketin kurucularından birinin bu pozisyon için görüşme yapmaya vakit ayırması beni çok şaşırtmıştı, ancak görüşmeden sonra şirkette çalışan teknik çalışana güvenmeyen bir patron şirketi imajı yerleşti aklıma. Görüştüğüm üst düzey yönetici tüm sorduğu soruları yanıtlarken çayımı yarım bırakmam dikkatini çekti. İki işi aynı anda yapamadığım gibi yüzeysel bir analiz yaptı. O zaman olmayacağını anlamıştım zaten benim de bu şirkette çalışma isteğim kalmamıştı. Ayrıca çok yanlış bir analiz de değildi. 2 işi 3-4 hatta daha fazla işi aynı anda yürütürken, kendini ihmal edebilen bir çalışan oldum hep 13 yıllık meslek hayatımda… Benim analizim ise, başarılı projeler çıkaran bir şirket olsa da, çalışanın üzerinde baskı kuran, her hareketini takip eden sevimsiz bir patron şirketi olması oldu. Hala da adını duyduğumda burun kıvırırım!
Bazen de herşey başından komik gelişir, kendinizi garip bir hikayenin içine sıkışmış bulursunuz.