Skip to main content
search

Çocukluğumun favori yazarlarından Jules Verne’in Balonla Beş Hafta ve Seksen Günde Devriâlem kitapları hepimizin hayal gücüne ilham kaynağı olmuştur.

Profesyonel yaşamını sürdürülebilirliğe adamış İsviçreli kâşif Bertrand Picard, Verne’nin romanlarını birkaç adım daha ileri götürerek, 2015 yılında sadece güneş enerjisi ile çalışan bir balonla 42.000 Km ve 505 günde dünyanın çevresini dolaşmıştır. Solar Impulse adını verdikleri bu inanılmaz projede, pilot Andrea Borschberg ile beraber, Picard’ın amacı, tüm dünyaya yolculukların çevreye duyarlı enerji ve teknolojilerle yapılabileceğini kanıtlamaktı. Güneş enerjisini gece gündüz kesintisiz bir şekilde yakıt olarak kullanan bir inovasyon!

Picard gibi, inovasyon ve sürdürülebilirliğin birbirinin zıttı değil, bilakis tamamlayıcısı olduğunu düşünenler var. Bill Gates inovasyonların bugünün ve yarının problemlerini çözmesi gerektiğine inanmakta. Her hafta keyifle takip ettiğim Rashida Jones ve Bill Gates’in büyük sorulara cevap aradıkları podcastinde geçen haftanın konusu bugünün büyüyen problemi iklim değişikliği oldu. 

Yoksa iklim değişikliğini durdurmak için çok mu geç kaldık diye soruyor Rashida Jones, müzik efsanesi Quincy Jones’un kızı ve MSNBC’nin Şubat başında görev başına geçecek başkanı. Karşısında uzun, zorlu, masraflı bir yolun başında olduğunun bilincinde. Ancak umutlu Bill Gates var, tarihimizi değiştiren inovasyonları düşünerek şöyle cevap veriyor: Zamanında elektriği, arabayı icat ederek insanoğluna hizmet eden inovasyonlar, sera gazı salgılamakta, bugün yapmamız gereken benzer bir inovasyon felsefesiyle Co2 salınımını önleyen teknolojilere yönelmek ve çevreye zararı durdurarak, bir sonraki nesillerin dünya üzerinde yaşamlarını sürdürülebilir kılmak.

Modern endüstri ve tüketim ihtiyaçlarını dikkate alınca, Co2 salınımını belli seviyelere düşürmek ve de 2050 sıfır salınım hedefine ulaşmak çok zor. Enerji üretimi için yakılan doğalgaz ve benzin Co2 üretmekte. Atmosferin %0.4’ünü oluşturan Co2 durmadan artmakta ve Co2’nin güneş ışığını daha fazla tutma özelliğinden dolayı, dünya her gün biraz daha ısınmakta. 

Karbon Salınımını Düşürmek Ancak 5 Ana Endüstrinin Dönüşümüyle Mümkün 

Ulaşım (araba, uçak vs), inşaat, üretim, tarım ve elektrik üretiminden oluşan, beş ana endüstrinin üretimi yılda 51 milyar ton Co2 salınımına sebep olmakta. Salınan karbon ile atmosfer ısınmakta, dünya genelinde orman yangınları meydana gelmekte, Arktik ve Antarktika’da buzulların erimesiyle okyanus seviyeleri yükselmekte, mercan kayalıkları, kutup ayıları gibi iklim değişikliğinin yüzü haline gelmiş birçok canlı ekosistemi soylarının tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya gelmekte. İklim değişiminin ana sebebi insan yapımı, çok kısa sürede gerçekleşen endüstriyel gelişimin yıkıcı sonuçlarından. Gelişim hızı yüzbinlerce yıl alan canlıların evrimleşme sürecine göre geçtiğimiz 100 yıla sığarak göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşmiş durumda.

Elektrik üretiminde yenilenebilir enerji ile belli ilerlemeler kaydedilmiş durumda, teknolojiler yaygınlaştıkça, Amerika’da rüzgar ve güneşten elde edilen enerjinin fiyatı yavaş yavaş düşmekte. Ancak kaynakları gereği yenilenebilir enerji durmadan elde edilemiyor, her gece güneş batıyor, hava kapalı olabiliyor, rüzgar bazen var, bazen yok. Enerji depolama henüz çok limitli kapasitede. Elektrik arabalara geçişin hızlanması iyiye işaret ancak tüketicileri bu tercihe iten hükûmetlerin elektrikli arabaları alanlara devlet teşviki vermesi ve genellikle son teknoloji araçların elektrik ve hibrid modeller olması. Bu sayede, örneğin Avrupa ülkelerinde elektrikli araba alımı makul ve çekici hale getirilmiş durumda. İnşaat sektöründe sorun ana yapı maddesi olan çimentodan kaynaklanmakta, çimento kireç taşından elde edilmekte. Kireçtaşının dünyanın her yerinde bulunması büyük avantaj ancak problem çimentoya dönüştürmek için ısıtıldığında karbondioksite dönüşmesinde. İki şekilde çimento karbon salınımına sebep oluyor: 1. Isıtmak için enerji kullanıldığında ve 2. kalsiyum oksit (çimento) elde etmek için yapılması gereken kimyasal proseste. Dolayısıyla, birinci etapta yeşil enerji kaynağı kullanılarak karbon minimuma indirilebilir, ikinci etapta ise, havaya salınan karbon yakalanabilir. 

Ulaşım denilince, hep elektrikli arabalardan söz ediliyor, oysa kamyon, uçak, gemi taşımacılığı da çevreye etkisi açısından büyük önem taşımakta. İş ve kişisel sebeplerden daha az seyahat etmek, seyahatlerin çevreye etkisini minimuma indirmek için karbonu offset etmek, havayollarının şu an kullanımı %1 seviyesinde olan yeşil uçak yakıtı kullanması, karbon salınımıyla savaşta gelişmesi gereken alanlar.

Geçtiğimiz hafta yayınlanan UNEP’in Salınım Açığı Raporu’na göre, Covid-19 ile küresel ekonominin yavaşlamasına rağmen, Paris Antlaşması’nda 2030 yılında erişilmesi hedeflenen karbon salınım seviyelerine gelinebilmesi için, ülke seviyesinde daha uzun soluklu stratejiler geliştirilmesi ve bu stratejilere sıkı sıkıya uyulması şart. Rapor, ancak ülkelerin üzerlerine düşen sürdürebilirlik stratejilerini uygulamaları koşuluyla, 2050 net sıfır salınım hedeflerine ulaşılabileceğini öngörmekte.

Sürdürülebilirlik çabaları, bireysel seviyelerde geri dönüşüm yapmak, tüketimi azaltmak, çevre dostu ürünler almak gibi konuları kamuoyunda vurgulasa da, asıl değişimin şirket ve ülkeler seviyesinde gerçekleşmesi gerekli. 

Kitap önerisi: Elizabeth Kolbert 2015 Pulitzer ödülüne layık görüldüğü, Altıncı Yok Oluş, kitabında iklim değişikliğini canlı türlerinin nesillerinin tükenmesini farklı faktörleri yerinde gözlemler, gazeteci kimliğiyle araştırır ve insanlığın kendi sonunu hazırladığını doğada gözlemlediği kanıtlarla belgeleyerek okurlarına aktarır. İklim değişikliğinin ne kadar somut bir gerçek olduğunu, Panama’daki meşhur altın rengi kurbağalarının şişmiş karınları üzerine yatmış fotoğraflanan toplu ölümleriyle, Avustralya’nın havadan görülen mercan adasının kayalıklarının yarısının 25 senede yok olmasıyla, dünyanın dört bir yerinde ormanların, denizlerin, nehirlerin kirlenmesi, kuruması, taşması, yataklarının değişmesiyle, bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Kimi bilim insanının Catastrophozoic dediği, kiminin Athrocene adını verdiği, bu yok oluş evrimleşme tarihi dikkate alınınca, çok hızlı bir şekilde gerçekleşmekte ve bu yıkıcı sürecin en büyük sorumlusu insanlar.
Kolbert’in kitabı, çok detaylı, bilimsel bir araştırmanın okuyucularının merakını ve ilgisini oluşturacak şekilde anlattığı korkutucu ancak gerçek bir hikâye. Okumanızı tavsiye ederim.
DBS