Uluslararası şirketler veya büyük kurumsal şirketler kadın erkek eşitliği konusunu önemsediklerini iddia ediyor. Hatta kocaman bir çeşitlilik-ayrımcılık yalanı var diyebilirim. Amerika’da halka açık şirketler çeşitlilik konusunda kat edilen mesafeyi ölçümleyen belgeler açıklıyorlar. Bu ölçümleri yıllık faaliyet belgelerine koyduktan sonra rahat bir şekilde uyuyabiliyorlar.
Ancak gerçek hiç de böyle değil, çok modern ve eşitlikçi olduklarını iddia eden bu kurumlarda içten içe yaşanan, dışardan hiç belli olmayan bir ayrımcılık hüküm sürüyor. Bana göre, erkek egemen toplum yapısının açık bir şekilde görüldüğü ülkemiz gibi toplumlarda kadın daha değerlidir bile. Asıl sorun ayrıcalıklı bir “inner circle“ ın varlığıdır. Erkeklerin kadınlarımıza göre çok başarılı olduğu bir konu var; kolayca birleşmek ve bir erkek egemen grup oluşturmak. Bu, kadınların yanında rahat edemeyen, kadınlardan ayrı büyütülmüş ve hemen kendine bir kahve, bir oyun grubu kuran Anadolu erkeklerinin kaba yaklaşımından biraz daha fazla bir şey bence. Dışarıdan görülmeyen dolayısıyla da farkında olunmayan bir nevi cam tavan misali cam kulüp diyebiliriz buna.
Bir kadın tarafından kurulmuş ve kadın çalışanların ağırlıklı olduğu Datassist’te bile bu tür ayrıcalıklı kulüplerin oluştuğuna, bu 25 yıl içinde şahit oldum. Bu tür oluşumların organizasyonumuzda köklenmesine hiçbir zaman razı olmadığımı ve bu konuda gerekli eylemleri aldığımı söylemeye gerek yok sanırım.
Katıldığım bir zirvede uluslararası şirket CEO’ları söz alarak kadın-erkek eşitliği konusunda organizasyonlarının gerek ücret gerek özlük hakları ve terfiler gerek sosyal hayat konusunda yaptığı eşitlikçi yaklaşımları anlattılar. Hatta mangalda kül bırakmadılar, ben eşitlikçi tavırlarına hayran kalıp, içimden ‘bu kadar da değil’ diye düşünmeye başladım. Bu toplantıda iki üst düzey yönetici kadın konuşmacı vardı. Hemen toplantı sonunda bu CEO’lar bana göre kibar olmayan bir şekilde (belki de içkili) bir sohbete davet edildiler, bu teklif sadece oradaki erkeklere yapıldı. Orada bulunan biz kadın yöneticileri (ki bir tanesi sınıf arkadaşlarıydı) yoksaydılar ve bütün o kadın hakları tiratlarının ardından bir erkekler kulübü oluştu, diğer hanımların ne düşündüğünü bilmiyorum ama bana oldukça kaba gelen bir davranıştı.
İyi Olan Her Zaman Kazanır Mı?
Bu küçücük ama hep yaşanan bir örnek, erkekler doğal bir şekilde bir cam kulüp yaratır ve içine sadece seçili kişiler alınır. İşte yönetim kurullarında kadın üye bulunmasına gelince bu cam kulübü aşıp yönetim kurulunda olmak, patron ya da patronun kızı değilseniz teorik olarak mümkün olsa bile pratikte mümkün olmayabilir. Kadınların böyle bir birleşme kültürü yok, bir nedenle ayrışma kültürü daha hâkim diyebilirim. Bu durumda şunu söyleyemeyiz: “Sen üret, çalış, başarılı ol, iyi olan her zaman kazanır.” Ne yazık ki doğru değil. Bize her gün yapılan kötülüğü görüp bunun farkında olmalı ve çalışmaya üretmeye ayırdığımız zaman gibi kendi haklarımızı korumaya, haksızlıklara karşı çıkmaya zaman ve enerji ayırmalıyız. Bunu etik ve medeni kurallar içinde yapabiliriz.
En büyük mesele farkındalık ve kararlılıktır. Kadınları, şirketlerin en üst düzey yönetim bölümlerinde ve yönetim kurullarında olmaya bu alanı kendilerine hak görmeye ve bu alanları hedeflemeye davet ediyorum.