Skip to main content
search

Unlearning… Yani Türkçesi “unutmak”. Unutmak ama neyi unutmak? Beynimiz hemen hemen her gün yeni şeylerle karşılaşıyor. Öğrenmenin önemi üzerine çokça konuşuyor ve düşünüyoruz. Bilginin güç olduğunu hepimiz biliyoruz. Öğrenmek, bildiğimiz konuların üzerine yeni şeyler eklemek konularına aşinayız. Ancak bildiğimizi unutma konusu, haliyle kulağa biraz tuhaf geliyor.

Öğrenmemize, dolayısıyla da gelişmemize engel teşkil eden inançlarımız ve alışkanlıklarımız varsa işte bu durumda bu öğrendiklerimizi unutmak gerekiyor.

Çıraklık ve tecrübesizlik dönemlerinden sonra bir meslek edinildiğine emin olduktan, özellikle mesleği ince ayrıntıları ile öğrendikten sonra öğrenme genelde bir kenara bırakılıyor. Birçok kişi için mesleğinin en yüksek noktasına veya kendi yapabileceğinin en yüksek noktasına geldiğini düşündüğü bir an var. O noktadan sonra “ben öğreneceğimi öğrendim” deyip (ki o nokta, yapılan işte usta hale gelinen ve artık “düşünülmeden yapılabilen” bir yerdir) öğrenme işlemini durduruyor.

Şirketlerin bu tür tuzaklara düşmemeleri için, onları geriye götüren üst düzey yöneticiler konusunda uyanık olmaları gerekiyor. Amerikalı Kurumsal Strateji Profesörü, girişimci ve yazar Coimbatore Krishnarao Prahalad “Şirketlerin gelişimi için öğrenme eğrisi ne kadar önemliyse, unutma eğrisi de bir o kadar önemlidir. Şirketlerin başarılarını engelleyen, onları ağırlaştıran bazı pratiklerden kurtularak hafifletmeleri için unutma eğrisini de öğrenmelidirler” diyor. Başarılı şirketler çok öğrenir ve kolayca bazı pratiklerden de vazgeçerler.

Çin’in efsanevi bilgini Lao Tzu “Bilgiye ulaşmak için her gün yeni bir şey eklemelisiniz, bilge olmak için ise her gün bir şeylerden kurtulmalısınız” diyor. Bu düstura çok benzer bir durumu günümüz başarılı şirketlerinde görüyoruz. Şirketler bazı hantal uygulamalarından, onları aşağıya çeken alışkanlıklardan ve bürokrasiden kurtulmaları için çeşitli aksiyonlar alıyor.
Müzik öğretmenleri sıfırdan başlayacak öğrencileri tercih ederler, çünkü yanlış öğrenilmiş konuları unutmak çok zordur. Biz de Datassist Bordro Servisi olarak, yüzde 98’lik müşteri memnuniyetimizi bordro ve özlük uygulamalarını kendimizin öğrettiği personellerimizle sağlıyoruz.

Unutamayan İskandinavlar

Tam da bu konu ile ilgili olarak İskandinavlarda harika örnekler bulunuyor. 1920’li yıllarda kurulan İsveçli ofis ürünleri üreten Facit firması, tasarladığı kollu hesap makinesi (ki genel olarak bu ürün Facit diye bilinir) ile döneme damga vuran bir iş yapmıştı. Bu “büyük iş” sayesinde 1960’lı yıllarda 100’den fazla ülkede 8 bin bayiye ulaşmış, 1970’lere gelindiğinde ise bayi sayısını tam 14 bine çıkararak adeta zirve yapmıştı. Ancak Japonlar işin içine daha yüksek teknoloji sokmuşlardı ve tuşlu, dijital hesap makinelerini icat etmişlerdi. Bu buluş Facit’i çok zora sokmuştu. Facit’in pazardaki payı bir daha asla eskisi gibi kudretli olmayacaktı. Teknolojiye karşı verilen bu yarışta hayli geriye düşen Facit, 1983’te başka bir İsveçli firma olan Ericsson’a satıldı. Ve birkaç yıl sonra; önce üretimi durduruldu, kısa bir süre sonra da firma tamamen feshedildi.

Bu durum Facit’in teknolojiye karşı aldığı ağır mağlubiyetinin ilanıydı. Kuşkusuz bu satın alma hikayesinin en büyük zararlısı Ericsson oldu. Dönem dönem girdiği telgraf, telekomünikasyon, kablosuz ağ gibi sektörlerin tekeli olan Ericsson firması; özellikle 1990’lı yıllarda ülkemizde de çok sevilen ve cep telefonu pazarının tekeli olan bir markaydı. 2000’li yılların başlarında ise sektör liderliğini teknolojiye daha fazla yatırım yapan, kullanıcı deneyimleri için çalışmalar yapan, dönemine göre fütüristik tasarımlara imza atan Finlandiyalı Nokia firması hayatımıza girdi. Nokia çok farklı çeşitlerde ürettiği cep telefonları ile adeta bir statü simgesi haline geldi. Nokia’nın çıkardığı kameralı bir cep telefonuna sahipseniz, çevrenizde oldukça havalı bir kişi olarak kabul edilebilirdiniz! Ancak zaman geçiyor ve Nokia’nın devrim yaratan teknolojisinin modası da geçiyordu. Sahip olduğu devrim yaratan teknolojisiyle sektör lideri olan Nokia, sahip olamadığı devrim yaratan başka teknolojilerin çok gerisinde kaldı. Nokia Facit’le ve sektör liderliğinde yerine geldiği Ericsson’la aynı makus talihi yaşadı. Bugün maalesef Nokia’nın, Ericsson’un ve Facit’in ne yaptığını öğrenmek için internetten küçük bir araştırma yapmamız gerekiyor.

Alışkanlıkları bırakmak zor. Alışkanlıkları bırakmanın ötesinde “doğru bilinen davranışları” işi daha doğru yapmak için unutmak daha da zor. Ne demişti Barış Manço? Unutmak kolay demiştin, alışırsın demiştin. Öyleyse sen unut beni, yeter ki benden isteme…

DBS