Kanser; dil varmasa da ölümün çok yakınlarında dolaşıp, tüm soğukluğu ile içimizi ürperten o sinsi hastalık… Kanser olduğunuzu söylediğinizde çevreniz size ölüm riski epeyce yüksek olan bir kişi olarak bakmaya başlar.
Kanser teşhisi konulan kişi, aldığı haberin getirdiği şok ile kafasında binlerce soruyla boğuşmaya başlar. Tedavi süreçlerinin planlandığı ilk faz bittikten sonra ikinci faza yani sosyal ortam fazına geçilir: “Olayı başkalarına nasıl duyuracağım, çevreme söyleyecek miyim?”
Tüm dünyanın yükü güçsüz omuzlarınıza gelip çökmüşken, bir de iş hayatınız beliriverir aklınızın köşesinde. Sahi, bu gerçeği patronunuza söyleyecek misiniz?
Birçok kişi bu haberi ancak, tedavi için uzun izinler alması gerektiğinde ya da harcamalar konusunda destek çabası sırasında söylüyor. Öte yandan haberi aldığında yani henüz her şeyin başındayken durumu yöneticisine bildirenler de yok değil. Kanseri gizli tutmaya çalışmak bir stres… Durumu açıkladıktan sonra çevrenizdeki insanların size acıma hissi duyması, istenmeyen tavsiyelerde bulunması ve en kötüsü sizin gidişinize hazırlanılması çok çok büyük bir stres…
Açık Olmanın Artıları ve Eksileri Neler?
Yöneticinize açık olduğunuzda muhtemelen karşılaşacağınız bazı olumlu durumlar:
- Size yapılacak destekler ve işten uzak kalma konusundaki izin organizasyonlarının yapılması,
- Esnek çalışma, uzaktan çalışma gibi size özel çalışma yöntemleri belirlenmesi,
- Şirketin olası maddi desteğinin önünü açılması, üst yönetimde gündeme gelmesi,
- Performans düşüklüğü nedeniyle oluşacak risklerin bertaraf edilmesi.
Ancak bunu söylemenin çeşitli riskleri de var.
Size bakış açısı değişecek ve potansiyel yükselme şansı size çok hızlı bir biçimde kapanacaktır. Bu arada işveren ve yöneticilere bir hatırlatma niteliğinde altını çizmemiz gereken bir nokta şudur ki: Hastalıktan dolayı yapılan ayrımcılık tüm diğer ayrımcılık olayları gibi İş Kanununa aykırıdır.
Yöneticiye Söyleme Oranları Araştırmaları
Söylenme yüzdelerine gelince:
İngiltere’de 1000 çalışan üzerinde yapılan araştırmada, çalışanların yüzde 71’inin böyle bir teşhisi işverenlerine söylemekten korkacaklarını belirtmiş.
Araştırmaya katılanların yüzde 49’u finansal nedenlerden dolayı bu konuyu gizli tutacaklarını, çünkü hastalık nedeniyle alınacak izinler ve çalışmaya ara verme gibi durumlardan doğacak maddi sonuçları karşılamayacaklarını belirtmişler.
Söylemek istemeyenlerin yüzde 48 gibi neredeyse yarısı, böyle bir durumda direkt olarak işini kaybedeceğini düşünüyor.
Açıklama taraftarı olanların yüzde 51’i ise işverenlerin bu süre boyunca kendilerine destek olacaklarını düşünüyor.
Kanun Ne Diyor?
Çalışanlar kanunen işverene sağlık ile ilgili konularda bilgi vermek zorunda değil ancak bu öyle bir konu ki saklanması kolay değil.
Birçok iş yeri kanser konusunda çok destekçi yaklaşımlar içinde, özellikle bizim ülkemiz için böyle. Kanser ile mücadelesinde iş yerinden destek almış ve kanseri yenmiş bir çalışanın bağlılığı ve performansı çok başka olabilir tabii ki. İşveren de kanseri yenmiş çalışanına her zaman saygı ve güvenle yaklaşabilir.
Tedavi Sürecinde Çalışmak Neden Önemli?
Dünyada her yıl 20 milyona ülkemizde ise 250 bine yakın kişiye kanser tanısı konulurken, yine dünyada her yıl 10 milyona ülkemizde ise 125 bine yakın insan kanser sebebiyle yaşamını yitiriyor. Kansere yakalanan kişilerin yaş aralığının 25-70 olduğunu düşünürsek, çalışma hayatını direkt olarak etkileyen bir konu olduğu çıkarımına da varabiliyoruz.
Kanser hastalarının çalışma hayatlarıyla ilgili olarak yapılan birçok çalışma bize; birçok kanser hastasının iş durumlarının devam ediyor olmasının, hastalığı yenmede çok faydalı olan psikolojik ve zihinsel sağlık sonuçlarının hafife alınmasına veya hatta göz ardı edilmesine yol açabileceğini söylüyor. Hayatın olağan akışı içerisinde devam eden tedavi süreci için bu durum çok önemlidir. Kanser teşhisi konulan çok sayıda insan tedavi sırasında çalışmaya devam etmeyi tercih ediyor, bu bir yandan onlara moral sunarken bir yandan tabii ki işini kaybetme korkusunu elimine ediyor.
“Kanser mi? Şah mı? Sultan mı?”
Lübnan asıllı Fransız usta yazar Amin Maalouf meşhur Semerkant kitabında “Geçmiş devrin hekimleri tüm hastalıkları yıldızların durumuna bağlarlardı. Sadece Kanser* (İng. cancer) her dilde astrolojik adını korudu. Korku hiç el değmemiş halde varlığını sürdürdü” der. Kitabında yer verdiği aktivist ve düşünür Cemaleddin Afgani’nin İstanbul’a sığınması Sultan ve Şah’ın arasını açar. Ölümünden kısa bir süre önce “Kim öldürecek beni? Kanser mi? Şah mı? Sultan mı?” dediği Maalouf’un kitabında yerini alır.
*Yengeç Burcu