Skip to main content
search

Asgari ücret açıklandı. Buna bağlı bordro parametreleri de bir bir açıklanıyor. Takip ettiğim ya da maruz kaldığım sanal ya da fiziki ortamlarda işçi ya da işveren farkı olmaksızın hemen herkes bu duruma kızgın.

Fakat yıllardır atladığımız bir şey var. Önemli olan asgari ücretin ya da “asgari” olmayan ücretin niceliği değil niteliği. Evet; evler 7 milyon lira, otomobiller 2 milyon lira…

Asgari ücret 100 bin lira olunca eve ya da otomobile daha mı kolay ulaşacağız? Ya da daha fazla lahmacun yiyip, daha fazla mı doğalgaz kullanacağız?

Hayır!

Lahmacun da doğalgaz da otomobil de ev de zamlanacak elbette…

On yıllardır yanlış yere takılıyoruz. İsyan etmemiz gereken noktanın ücretlerin nitelik kısmı yani “alım gücü” olması gerekiyor. Soru çok basit… 10 bin lira kazanan mı daha zengin, 10 bin lira ile daha çok şey alabilen mı? Mesela 1 adet lahmacun için ne kadar çalışıyoruz ve lahmacunun Big Mac gibi bir standardı var mı?

Sosyalizmden Sosyal Darwinizm’e

Sizi biraz lahmacundan uzaklaştırıp 1900’lü yılların başına, Rusya’ya götüreyim. Tüm zamanların en zengin kişilerinden biri olarak kabul edilen, Çarlık Rusyası’nın son çarı olan Nikolai Alexandroviç Romanov’la tanıştırayım. Kendisinin kişisel serveti 300 milyar dolar civarındaydı (hiç lahmacun yememiş olması ihtimali de çok yüksek). Bolşevikler Ekim Devrimi’nde tüm Romanov ailesini katledildikten sonra -ki ailesinin bazı üyelerinin ölümden son anda kurtulup İngiltere ve Fransa’ya gittiği de iddialar arasında- miras olarak yalnızca koca bir sır bıraktı. 300 milyar doların nerede olduğu ise hiçbir zaman netlik kazanamadı. Böylesine büyük paralara hiçbir zaman sahip olmadığım için bilemiyorum, herhalde normal insanların tahayyül etmekte bile güçlük yaşadığı koca koca servetler bazen kayboluveriyor(!) Birkaç yıl evvel Türkiye’de de sanki böyle bir şey yaşanmıştı, iyi ki balık hafızalıyız da unuttuk gitti…

Ne hikmetse Romanov’un ölümünün üzerinden çok geçmeden, yine aynı topraklarda pek çok farklı zümreden gelip, aynı ülküye hizmet eden bazı kanaat önderleri bir anda zengin oldular. Yasal olarak açıklaması zor bir durumdu bu.

Yıllar yılları kovaladı ve geldik 1991’e… Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yıkıldı ve yine rejim değişti. Normal halktan olan ve sıradan işler yapıyor gibi görünen birtakım insanlar kısa sürede süper servetlere sahip oldular. Tabii bu bir anda zenginleşmenin yine hiçbir yasal dayanağı yoktu, üstelik sosyalist bir memlekette…

Olan yine fakirlere oldu ve fakirler daha da fakirleşti. Sosyalizm yerini Sosyal Darwinizm’e bırakmıştı.

Biz Nereye?

Sosyalist, komünist, monarşist yöneticinin adı her ne olursa olsun baskıcı rejimlerde ve uzun süreli tek partili yönetimlerde her zaman oligarklar da var olmuştur. Kazancın neredeyse tamamı belirli bir zümreye akarken; dertler, çileler vergi adı altında halka fatura edilmiştir.

Özellikle 2018 yazından beri ülkemizin ekonomisinde de maalesef bunu görüyoruz. Ekonomimiz çok kötü yönetiliyor. Neredeyse sadece yasalara uygun bordroya sahip çalışanlar ülkenin tüm yükünü omuzluyor. Adeta yasalara uyanlar cezalandırılıyor. Sanki çalmak değil de yakalanmak suç oldu ülkemizde. Mevcut ekonomi bakanımız göreve başladığında birçok kesim umutluydu. Ancak bugünkü noktada görüyoruz ki her şeye vergi getiren, mevcut vergileri artıran bir orta çağ anlayışıyla yönetiliyoruz ve yine halk cezalandırılıyor. Halk devlet için değil devlet halk için var olmadıkça, bazı uyanıklar yakalanmaktan değil suç işlemekten korkmaya başlamadıkça önümüzdeki senelerde de asgari ücret için çok üzülmeye devam edeceğiz. Oysaki aşağıdaki gibi birkaç basit düzenleme bile harika etkiler doğuracaktır.

  • Eşit değil, adil vergi reformlarının bir an önce hayata geçmesi,
  • Vergilerin şeffaflık içinde toplanıp yine şeffaflık içinde harcanması,
  • İdari para cezalarının gelir seviyesine göre sınıflandırılması,
  • Harç adı altında vatandaşlardan toplanan ve ne olduğunu kimsenin bilmediği para toplama uygulamalarının kaldırılması,
  • Vergi kaçıranlardan alınamayan vergilerin, vergisini verenlere yansıtılmasından ve yine buna bağlı olarak özellikle bordrolu çalışanların tüm gelir ve giderlerinde fazla fazla vergi verilmesine ses çıkartılmamasından vazgeçilmesi,
  • Herkesin bildiği ama kimsenin bir şey yapmadığı yozlaşmış ve liyakat yoksunu kamu kurum, kuruluş ve personelinin acilen tespit edilip gerekli işlemlerin yapılması

40 Yılda Ne Değişti?

Meseleye biraz da pozitif(!) bakmak gerekiyor. Asgari ücretle de alınabilecek çok güzel şeyler var elbette. 1987 yılında Cem Karaca bunu bir şarkısında çok güzel anlatmıştı hatta. Yalnız dikkatinizi bir yere özellikle çekmek istiyorum. Cem Karaca yaklaşık 40 yıl önce bu şarkıyla o günün durumunu hicvediyordu. Aradan geçen zamanda neler değişmiş, takdir sizin:

Hava bedava, bulut bedava

Otomobillerin dışı, sinemaların kapısı,

Peynir ekmek değil ama acı su bedava.

Kelle fiyatına hürriyet, esirlik bedava,

Bedava yaşıyoruz dostlar, bedava!