Skip to main content
search

Benim sosyal medya algoritmamdan mı kaynaklanıyor bilmiyorum, sık sık karşıma bir tema çıkıyor. Yakışıklı CEO ve çeşitli genç ve güzel kız versiyonları.

Güzel ama mutsuz bir genç kadın, rastlantıyla tanıştığı CEO’ya aşık olur. CEO duygusuzdur ama çok yakışıklıdır. Aşk her şeyi değiştirir. Helikopterler, ofisler, villalar, kravatlar… Ucuz romanlarda CEO artık modern bir “prens”.

Ne gariptir ki çok büyük şirketlerin de 6 kişilik şirketlerin de yöneticisi CEO ünvanı alıyor ve şirket büyüklüğüne bakmaksızın yine de kendi çevresinde göreceli bir hare yaratabiliyor.

 

Tarih Boyunca Değişen Otoriteler

Tarih boyunca otorite figürleri değişti.

Bir zamanlar din adamlarıydı söz sahibi. Sonra sultanlar, krallar, filozoflar, televizyon yıldızları, finansçılar, bankacılar… Her dönemin kendi “gücü” ve o gücü temsil eden figürü vardı. Bugünse bazı şirketler, etki alanları açısından devletlerden bile büyük ve bu dev yapıları yöneten CEO’lar da yeni çağın otoritesi, hatta birer arzu nesnesi.

Kimi zaman bir kurtarıcı, kimi zaman bir yıldız, kimi zaman bir ilham perisi gibi kurgulanıyorlar. Ama gerçek dünyada işler biraz daha… gergin ve karmaşık.

Kurumsal Saraylar ve Modern Prensler

Geçmişte prensler, hanedanların kaderini belirlerdi. Bugün CEO’lar şirketlerin -hatta ekonomilerin- yönünü tayin ediyor. Ama fark şu: Eskiden prens sadece güçlüydü. Bugünün CEO’su ise her şey olmak zorunda.

Yani bugünün CEO’su,

  • hem yatırımcıyı ikna edecek,
  • hem çalışanı motive edecek,
  • hem toplumsal meselelerde duruş sergileyecek,
  • hem de 4. çeyrek hedeflerini tutturacak.

Günün bir bölümünde çelik burunlu botla kriz çözüyor, öğleden sonra balerin zarafetiyle TEDx konuşması yapıyor, akşam ise LinkedIn’de ilham veriyor.

CEO 2.0: Prens mi, Influencer mı?

Eskiden CEO’lar sadece faaliyet raporlarında görünürdü.

Bugün her yerde varlar:

  • LinkedIn’de şirket kültürü anlatıyor,
  • X’te strateji paylaşıyor,
  • Instagram’da takım ruhu kutluyor.

Görünürlük, sadece alkış değil; aynı zamanda daha fazla baskı, daha çok denetim, daha az özel alan demek.

“Artık CEO’nun yalnızca kararları değil, kahvaltısı bile mesaj.”

CEO, bir şirketin değil, bir markanın yüzü. Hatta bazen, krizin de hedef tahtası.

Performans mı, Otantiklik mi?

Bugün CEO’dan beklenen sadece liderlik değil: aynı zamanda duygusal zeka, medya zarafeti, kültürel hassasiyet ve toplumsal bilinç. Ama bu kadar çok role bürünmek kolay değil. Kimliği bulanıklaşan, sürekli “performans” sergileyen CEO kendi sesini kaybedebilir.

CEO pozisyonu, gücün değil yalnızlığın merkezi olabilir mi?

Bu Masallar Neden Hâlâ İşe Yarıyor?

Romantik anlatılardaki CEO, aslında bizim güce, zenginliğe ve duygusal dönüşüme dair kolektif arzularımızın bir yansıması. Ama gerçek hayatta CEO olmak, o romanlardaki gibi hiç rahat değil çoğu zaman şirketteki en geç yatan, en erken kalkan kişi. Evde ise artık o bir CEO değil aile bireyi. İş yaşam dengesini ayarlaması gerek, dolayısı ile evinde de başka bir hesap vermek zorunda.

Taht Varsa, Veliaht Nerede?

Bir zamanlar CEO’luk daha “taşınabilir” bir roldü. Başarılı bir yönetici bir şirketten diğerine geçer, benzer başarıları taşırdı. Bugünse bu model zayıflıyor.

Çünkü artık CEO sadece yöneten değil, şirketin dili, kültürü ve yüzü haline geliyor. Bu da dışarıdan transferi değil, içeriden “yetişmeyi” değerli kılıyor. Bu nedenle günümüzde “veliaht” CEO’lar, genellikle içeride uzun yıllar çalışmış, şirketin bağlamına hâkim, farklı görevlerde pişmiş kişilerden çıkıyor.

Yani “prenslik”, dışarıdan atama değil; içeride uzun ve zahmetli bir yolculuğun sonucu oluyor.

CEO’nun Yükü Ağır Değil mi?

CEO sorumluluk listesi kulağa tanıdık geliyor ama biraz da garip: Bir şirketin içinde açıkça tanımlanmış bir organizasyon şeması, bölümler, sorumluluklar ve liderlik dağılımı varken, neden her göz CEO’ya çevriliyor?

Neden CEO sadece yöneten değil, aynı zamanda anlatan, savunan, motive eden, temsil eden, çözüm bulan kişi olmak zorunda? Eskiden CEO görünür değildi, o yüzden her rol ona yüklenmiyordu.

Bugünse görünürlük arttıkça, beklenti de yayılıyor. Sahneye çıkan kişi yalnızca konuşmaz; aynı zamanda herkesin algısını yönetmek zorunda kalır. Belki de bu yüzden günümüzde CEO’luk, bir görev değil; bir temsil, bir performans, bir sınav. Her ne kadar bir arzu nesnesine dönüşmüş olsa bile, bazı kişilerce geri çevrilecek bir rol durumunda olabilir.