Skip to main content
search

Çeşitlilik kapsayıcılık konusuna farklı bir katman ile bakış;

Kapsayıcılık çeşitlilik konusunda bir yazı varsa görseli mutlaka bir kadın ya da beyaz olmayan biri olur.

Sadece kadınlar ve etnik kökeni farklı olanlar için mi cam tavan var gerçekten?

Daha düşük sosyal sınıf kökenli insanlar, doğum ve yetişme koşulları nedeniyle paraya, yükselmelerini teşvik eden bağlantılara ve ilerlemek için gerekli kültürel bilgi birikimine nispeten daha az erişime sahip olan kişiler için cam tavan oldukça kalındır. Çocukluğun ilk yıllarındaki aile geliri, ebeveynlerin eğitim düzeyi ve ebeveynlerin meslekleri, çocukla birlikte büyüyen kalıcı bir dövmedir aslında.

Bir kişinin sosyal sınıf kökenleri, kişi hayatının ilerleyen dönemlerinde para veya statü kazansa bile, kalıcı bir etkiye sahip olan kültürel bir iz bırakır. Sınıf kökenlerinin işyerinde kesinlikle etkisi vardır. Aşağıda linkini koyduğum Harvard Business Review makalesinde Paul Ingram, alt sosyal sınıftan gelen ABD’li işçilerin yönetici olma ihtimalinin, daha yüksek kökenden gelen insanlara göre %32 daha az olduğunu belirtiyor. Sanıldığının aksine kadınların değil alt sosyal sınıfın dezavantajlı olduğunu anlatıyor. Cam tavan konusunda kadınların erkeklerle karşılaştırıldığında %27 ve siyahların beyazlarla karşılaştırıldığında %25, alt sosyal sınıfın dezavantajı ise bu iki gruptan çok daha fazla. Bu araştırma fırsatlar ülkesi Amerika’dan ancak bu eşitsizlik dünyadaki her büyük ekonomide geçerli. Kaynak

Bu eşitsizliği en kolay belirleyen soru ise babanızın (nadiren annenizin) ne iş yaptığı. Babanız bir işci ise sizin eğitiminiz için vakit ayıramayacaktır.  Eve gelince ses yapar ve gereksiz taleplerde bulunursanız dayak yeme şansınız ise çok yüksek. Ülkemizde bir de bunun köylü olma tarafı var. Bu durumda eğitim ve vizyon olanaklarına ulaşma durumu biraz daha kısıtlı hale geliyor. Her ne kadar hemşerilik, bölgecilik bir avantaj olsa da bu siyaset kadroları için geçerli bir durum. Kurumsal hayatta üç sıfır yenik başlama konusunu değiştirmiyor.

Genç bir ülke olan Türkiye’nin aristokrat bir geçmişi yok, Osmanlı döneminde bile bu böyle, kişilerin becerilerine göre yükselmesi söz konusu. Son yirmi yılda bu konuda bazı taşlar yerinden oynamış olsa da eğitim olanaklarına çocuk yaşta ulaşan ve yüksek hayat standartlarını hak ettiğine inanan kesimin kariyer olanaklarına çok daha rahat eriştiği bir gerçek. Alt sınıftan gelenler ya bunu elde etmek için çok daha fazla çalışıyor ya da bu seviyeye zaten ulaşamayacağını düşünüyor ve denemiyor. Bizde ilkokul öğretmeni hepimizi sırayla tahtaya kaldırır ve “Baban ne iş yapıyor” diye sorardı. Babanın ne iş yaptığı sınıf içindeki statüyü de belirlerdi. Her Türk çocuğu gibi bu soruya muhatap olan ben, babam (ki aslında dükkanı annem yönetiyordu) esnaf demekten çok utanırdım. Babamın memur, mümkünse müdür olmasını hayal ederdim ki ben de koleje gidebileyim.

KPMG bu soruyu partnerlerine soruyor,

KPMG’nin 16.500 partneri arasında yaptığı bir araştırma yapıyor ve sorulardan biri ailenin en yüksek kazanç sağlayan üyesinin ne iş yaptığı. Bu araştırmanın bir çıktısı şöyle, işçi sınıfı aileden gelen partnerler diğerlerine göre %19 daha fazla çalışarak bu noktaya gelmişler. Alt sınıfa mensup kişi a) Kadın ve b) Etnik olarak azınlık ise bu yokuş biraz daha dik oluyor. KPMG, çeşitlilik kapsayıcılık konusunu ciddiye alarak bir alt grup olan sosyal sınıfı dikkate alan bu araştırmada umut verici bir sonuca ulaşıyor. Çeşitlilik ve kapsayıcılık konusunda dezavantajlı grup daha fazla çalıştığı ve ürettiği için lider pozisyonlarına daha çabuk ulaşıyor. İyi bir aileden gelen kesim ise geçmişine fazlaca yaslandığı için daha az gayret gösteriyor.

Sözüm o ki özellikle büyük kurumsal şirketlerin çeşitlilik ve kapsayıcılık konusunda çalışma yaparken sosyal sınıf konusunu gözden kaçırmamaları ve yetenekli kişilerin parlaması, mobbing ya da kayırma kurbanı olmamaları için doğru yöntemler geliştirmeleri kaçınılmaz olmalı.

Sosyo-Ekonomik Eşit(siz)liğin Yansımaları

Eğitim alanındaki ve iş hayatındaki eşitsizlikler, kişinin ailesinin sosyo-ekonomik geçmişi ve mesleği gibi faktörlerle yakından ilişkili olabilir. İşte bu konuyu ele alırken dikkate alınabilecek bazı noktalar:

  1. Ailelerin Sosyo-Ekonomik Durumu: Ailelerin gelir düzeyi, çocuklarının eğitim fırsatlarını doğrudan etkiler. Daha yüksek gelirli aileler, çocuklarına daha iyi okullarda eğitim imkanı sunabilirken, düşük gelirli aileler bu imkanlardan yoksun kalabilir. Bu durum, çocukların eğitim kalitesinde ve dolayısıyla kariyer fırsatlarında ciddi farklılıklara yol açar.
  2. Eğitimde Fırsat Eşitliği: Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, tüm çocukların aynı kalitede eğitim almasını gerektirir. Ancak, okulun bulunduğu bölge, öğretmenlerin kalitesi ve okulun fiziki imkanları gibi faktörler bu eşitliği sağlamakta engel oluşturabilir.
  3. Ailelerin Meslekleri ve Eğitim Kültürü: Ailelerin meslekleri ve eğitim seviyeleri, çocukların eğitim başarısını etkileyen önemli faktörlerdendir. Eğitimli aileler, çocuklarının eğitimine daha fazla önem verir ve onları desteklerken, daha az eğitimli ailelerde bu destek sınırlı olabilir.
  4. Sosyal Sermaye ve Ağlar: Ailelerin sosyal sermayesi ve ağları, çocuklarının eğitim ve kariyer olanaklarını da etkiler. Örneğin, eğitimli ve iyi bir ağa sahip aileler, çocuklarına staj ve iş imkanları yaratma konusunda daha avantajlı olabilirler.

“Cam tavan” kavramı genellikle kariyer yolunda belirli bir noktaya geldikten sonra önünüzde görünmez engellerin belirmesi anlamına gelir, ancak bu durumun temelinde genellikle daha erken yaşlarda başlayan eşitsizlikler yatabilir. Eğitimde fırsat eşitliği sağlamak ve iş hayatında cam tavanları kırmak için, ailelerin sosyo-ekonomik durumlarından bağımsız olarak gerekli aksiyonlar alınmalıdır. Ancak bu şekilde, her bireyin potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştirebileceği bir toplumun temelleri atılabilir.