2020’de ansızın gelen ve dünyayı etkisi altına alan pandemi tüm sektörleri hızlı bir değişime itti. Ölüm ve hasta sayılarının dünyanın birçok ülkesinde dalgalar halinde artması, doktor, sağlık personelleri ve hastanelerin kapasitelerinin üzerinde mücadeleleri bir yandan, işleyemeyen fabrikalar, yavaşlayan veya durdurulan lojistik ağları, işten çıkarılan birçok insan diğer yandan. Kısa sürede, sağlık krizi, sosyal ve ekonomik kriz iç içe girmiş oldu.
Şirketler için, inovasyon pandemi döneminde ve sonrasında işleyişlerini sürdürmeleri için kaçınılmaz hale geldi. Beyaz yaka çalışanlar işlerini ofisten eve taşıdılar, şirketler uzaktan çalışma sistemlerine yatırım yaptılar, yüz yüze toplantı gerekmediği durumlarda Zoom ve Teams üzerinden toplantılar yapıldı, ofis alanları küçültüldü. Havayolları şirketleri ticari kargo işleri almaya başladılar, perakende sektörü online satışa döndü, mağazalarını azalttı, restoranlar sipariş odaklı çalışmaya başladılar. Her şirket pandeminin kısıtlayıcı ortamında, en etkili şekilde nasıl kendi temel alanına devam edebileceğini veya elindeki kaynaklarla hangi yan alanlara kayabileceğini analiz etti ve hızla faaliyete geçti. İş yapma biçimleri ve süreçleri seviyesinde inovasyon şirketlerin ayakta kalması için ilk devreye giren yöntem oldu.
Önümüzdeki sene ve sonrasında bu yenilikçi bakış açısıyla, yıkıcı inovasyonlar gerçekleşecek. İsim babası Clayton Christensen’in tanımladığı gibi, yıkıcı inovasyon üç ana kriterden oluşmakta: 1. teknolojiyi yeniliğin içine katarak, hem daha uygun fiyata hem de daha yaygın şekilde kullanılması; 2. İş modelinin inovatif olması sayesinde eskiden o ürünün hedef kitlesi olmayanların kullanıcı haline gelmesi; ve de 3. Üretici, distribütör, ortak ve de tüketicinin içinde olduğu network’te herkesin teknolojinin gelişiminden fayda görmesi.
2021’in Büyük Fikirleri
Yazılarını yakından takip ettiğim Linkedin News Asya editörlerinden, Chris C. Anderson, yıkıcı inovasyonların çok yakın zamanda farklı sektörlerde gerçekleşeceğinin sinyallerini vermekte. Geçtiğimiz günlerde Linkedin üzerinden paylaştığı yazısında, Covid-19 sonrası dünyanın hiç beklenmeyen bir şekilde değişmesiyle, 2020 yılını 1.5 milyonun üzerinde olan, ekonomilerin küçülmesi, ve virüsten korunmak için herkesin evine çekildiği bir yıl olarak özetlemiş. Her sene yaptığı gibi, bu sene de bir sonraki senenin büyük fikirlerini sormuş takipçilerine: 2021 yılında post-pandemik dönem ekonomisi inşa edilirken, kendimiz ve bizden sonra gelecek nesiller için nasıl bir dünya tasarlamalıyız? Ve onlardan gelen cevapları derleyip gene Linkedin üzerinden paylaştı.
2021 büyük fikirleri arasında ön plana çıkan trendler şöyle:
- Seyahat sektörü Netflix’in yolunu izleyecek
Uluslararası seyahat pandemi ile birçok ülkede durdu. Havayolları şirketleri iflastan korunmak için stratejiler geliştirdiler.
Gelecek sene için çıkış yolunu birçok havayolları veya global turizm şirketleri abonman modelinde aramakta. Tripadvisor, lanse ettiği 99 dolarlık Plus paketiyle seyahat promosyonları ve farklı avantajlar sunmakta. Malezya menşeili AirAsia, ülke içi uçuşlar için sınırsız pass ile Malezya, Tayland, Filipinler ve Endonezya’da abonelik sistemiyle fiks ücret karşılığında müşterilerine istedikleri kadar uçuş hakkı tanımakta. Oteller de, benzer bir abonelik yöntemiyle, müşterilerine yaşama ve çalışma ortamları sağlamakta.
- Sanal dünyalara gömülmeye devam…
Sosyal mesafe, uzaktan çalışma ve öğrenmeye seneye de devam edeceğiz gibi görünüyor. Yüzümüze gerçekleşen birçok deneyimin sanal dünyaya taşınması gerekli olacak. Konserler, konferanslar, spor ve kültür etkinlikleri bu sanal dünyaya dahil edilecek. AR ve VR gibi teknolojiler daha da hızla büyüyecek, daha geniş bir kullanıcı kitlesinde daha kısa süreler içinde erişecek. Sanal ödeme sistemleri ve dijital finans sistemleri de, bu sanal dünyanın gereksinimlerine cevap vermek üzere hızla büyüyecek. Blockchain teknolojisi sadece kripto paralar alanında değil, medikal bilgilerin saklanması, tedarik zinciri takibi gibi alanlarda da kullanımı artacak.
- İklim değişimi hayatımıza daha da etki edecek
Sıcak hava akımlarını fırtınalar gibi isimlendirmeye başlayacağız. Geçtiğimiz son 10 senede, sıcaklık ortalamaları Avrupa ve Sibirya’da ortalamada 2 ila 7 derece artış gösterdi. Sıcak hava akımları Avustralya’daki orman yangınlarının süresini ve zararını artırdı. Amerika, Latin Amerika ve Asya’da yılın belli dönemlerinde görülen fırtınalar, tayfunlar kadar etkili olmasa da, kavurucu sıcaklar doğayı, yabani yaşamı derinden etkilemekte. 1950’lerden beri, fırtınalara isim vermek bir gelenek haline geldi. 2021’den itibaren belki de sıcak hava akımlarına da isim koymaya başlayacağız kim bilir… Şehirlerde daha çevreci çözümler arayacağız, ulaşım için elektrikli arabalar kullanacağız, imkan olduğunda bisikleti tercih edeceğiz. Tüketici olarak daha çevre dostu alımlar yapacağız, yatırımcı olarak yatırımları çevreye zarar vermeyen şirketlerin hisselerini tercih edeceğiz ve şirketleri bu yolda ilerlemeye zorlayacağız.
2021 ve sonrasında dönüşüm şirketler bazında yıkıcı inovasyonlarla geçmişte olduğundan çok daha hızlı gerçekleşecek ve bu inovasyonlarda sürdürebilirlik, dijitalleşme ve amaçları örtüşen tüketici/yatırımcı talepleri belirleyici olacak.