Skip to main content
search

Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 8 Ağustos 2017 tarihinde yayımlanmıştır.

“Kusura bakmayın rahatsız ediyorum.”

“Tüm kabahat benim.”

“Üzgünüm.”

Bir kendi sözlerinize kulak verin ve bir de yakın çevrenize: hangi sıklıkta “kusura bakma” “özür dilerim” “pardon” gibi üzgün veya hatalı olduğunuzu gösteren sözler söylüyorsunuz ya da duyuyorsunuz? Çok sık değil mi, bir gün hatta birkaç saat geçmiyor bu özürleri kendi kulaklarınızla duymayalı. Neden? Çünkü özür dilemek çocukluğumuzdan beri en çok yaptığımız şey. Anne babamızın kızgınlığını geçirmek hatta onları mutlu etmek için ilk özür dilemeyi öğreniyoruz. Hatta çoğu zaman durum çocuklarda öyle bir noktaya geliyor ki, yaramazlıkları, hataları yapıp yapıp o sihirli iki kelimeyi söylediklerinde herşeyin silineceğini düşünüyorlar. Ebeveyinleri olarak onlara anlatmamız gereken en önemli şey özür dilediklerinde hafızaların silinmediği, zamanın geri alınmadığı, dolayısıyla yapılan hatanın ya da verilen hasarın hala orada olduğu. “Özür dilemek yerine bir daha yapma” anne-baba olarak en çok tekrar ettiğiniz söylem haline geliyor.

 

Bugün yöneticiler ve liderler özür dilemeye karşılarındakini anladıklarını göstermek için sıklıkla başvuruyorlar. Bizleri yöneten liderlerden empati sahibi, ilgili, hassas, çevrelerindekilere değer veren insanlar olmalarını istiyoruz, bekliyoruz. Hatta bu nitelikler duygusal zekaya sahip iyi yöneticileri diğerlerinden ayıran nitelikler olarak görülüyor. Peki, ne oluyor? Sağduyulu bir insan ve duyarlı bir yönetici olma yolunda son derece iyi niyetlerle çıktığınız bu yolda kendinizi tüm hataları üstlenirken buluyorsunuz.

Çok fazla kusura bakmayın demenin taşıdığı en büyük risk insanların size duyduğu güveni zedelemek. Üzgünüm derken vücut dilinizi bir düşünün: Omuzlar düşük, gözler aşağıya bakıyor, yüzünüzdeki her mimik moralinizin bozuk olduğunu gösteriyor. Hele ki sıklıkla özür diliyorsanız, takımınız sizin bu üzgün umutsuz halinizi sıklıkla görüyor. Neden kendinize böyle bir şey yaparsınız? Neden takımınıza güven aşılayacağınıza güvensizlik, umutsuzluk, mutsuzluk sinyalleri veresiniz? Peki, sorumluluğu alıp özür dilemekten daha etkili bir yaklaşım sergileyebilir misiniz?

Fast Company’de Judith Humphrey’nin “Four Times You Shouldn’t Apologize (Including When It’s Your Fault)” başlıklı makalesinde özür dilenmemesi gereken dört durumdan bahsetmekte. Hatta bu durumlardan bir tanesi, haksız olduğunuz halde özür dilememenizi şiddetle tavsiye ediyor.

 

 

 

DBS

Leave a Reply